top of page

Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukukuna Genel Bir Bakış

Güncelleme tarihi: 24 Oca 2021

Toplumların varoluşundan itibaren, özellikle mülkiyet kavramının ortaya çıkmasıyla, savaş ve çatışma kontrol edilemez hale gelmiştir. Nüfusun azalması, yatırımların aksaması, devletlerin para ve güç kaybetmeye başlaması gibi ulusal zararların yanı sıra kitlelerin psikolojisini de zarara uğratan bu durumlara uluslararası hukukun müdahale etmesi gerekmiştir. Artan nüfus ve teknolojiler sebebiyle daha büyük yıkımların önlenmesi ve dünyadaki politik dengenin korunması açısından bu müdahale kaçınılmazdır. Günümüzde hala uluslararası hukukun bu konuda tamamen yasaklayıcı veya caydırıcı çabaları bulunmamakta fakat savaşların meydana gelmemesi için çeşitli müzakere ve farklı çözüm yöntemleri oluşturulmaya çalışılmaktadır. 


Devletlerin birbirlerine karşı kuvvet uygulamalarını düzenlemeyi amaçlayan bu uluslararası hukuk dalının ilk metni 1864’te Cenevre Sözleşmeleri (Geneva Conventions) imzalanarak oluşturuluştur. Bu sözleşmelerde yer alan kurallar savaş mağdurlarını korumak için hazırlanmış ilk evrensel kurallar bütünüdür. Uluslararası Silahlı Çatışma Hukukunun bugünkü haline gelmesinde ise, en önemli antlaşmalar, Lahey’de yapılan sözleşmeler (1899-1907) ve Cenevre’de yapılan (1949) dört  sözleşmedir. Bunlara ek olarak birçok farklı sözleşme de Uluslararası Silahlı Çatışma Hukukunun gelişmesine katkı sağlamıştır. 


Silahlı Çatışma Hukuku günümüzde iki kavramla ayrılmaktadır, bunlar: Jus ad bellum (haklı savaş) ve Jus in bello (savaş durumunda uygulanacak kurallar )’dur.  Jus in bello da ikiye ayrılır: birincisinde Uluslararası İnsancıl Hukukun düzenlediği alanlar, ikincisinde ise Laheyde oluşturulmasından dolayı “Lahey Hukuku” olarak da geçen kullanılması yasak silahlar ve savaş teknikleri yer almaktadır. Uluslararası Silahlı Çatışma Hukuku taraflara özgürce silah seçme imkanı tanımamaktadır, gereksiz acı verici veya yakıcı ve nükleer-kimyasal silahlar vs. kullanımı yasaklanmıştır.  Belli silahlar ve savaş tekniklerinin yasaklanmasının yanında özellikle korunan gruplar da düzenlenmiştir. Yaralılar, hastalar ve sivillerden oluşan bu gruplarda öncelikli olarak hasta ve yaralılar korunur, siviller ise göz önünde bulundurulan ilk konu insani muamele görmeleridir. 


Uluslararası Silahlı Çatışma Hukukunda, gerçek kişilerin de ihlallerinden dolayı sorumlu olmaları kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla ihlallerinden dolayı hukuki ve/ veya cezai bakımdan sorumlu olabilirler. Cezai sorumlulukları üç başlık altında toplanmıştır, bunlar: savaş suçları (savaş esnasındaki ihlaller), barışa karşı suçlar (uluslararası hukuka aykırı) ve insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçlarıdır (sivil halka karşı yapılan ihlaller). Kişiler ihlallerinden dolayı kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) yargılanırlar ve kanunları bu mahkeme uygular. 


Uluslararası silahlı çatışma hukuku günümüze kadar büyük gelişme kaydetmiş/ kaydediyor olsa da devletler tarafından yeterince etkili uygulanamamaktadır. Bunun sebebi de, devletlerin gözünden, ekonomik ve ulusal çıkarların insancıl hukuktan üstün tutulmasıdır. 


Yazar: Ece AKYOL

 






KAYNAKÇA


90 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page