top of page

TÜRKİYE VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ AÇISINDAN TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ HAKKI

Giriş

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, demokrasi ile idare edilen devletler açısından, milletin yönetime katılması yönünde uygulanan, insanların sesi olarak da değerlendirebilecek bir insan hakkıdır.

 

Demokrasinin birçok ülkenin sisteminin içerisinde yer aldığı günümüzde, tarihi sebeplerin de gösterdiği üzere çeşitli kimlik ve kişilikler tarafından demokrasi ve getirdiği değerler, “dediğim dedik” bir rejim haline gelme doğrultusunda çiğnenmektedir. Genellikle bu çiğnenme süreci ve bu sürecin liderlik ettiği otokratikleşme anlayışının saldırdığı ilk unsurlardan biri milletin tepkisini engellemek olacaktır. Burada bahsettiğimiz engelleme süreci kolayca anlaşılabileceği üzere kanunlar yoluyla yapılmaya çalışılacak, usulüne uygun yansıtılacaktır.


Genel anlamda bu otokratikleşme sürecinin gerektirdiği durumlardan bahsettikten sonra, demokrasinin ve özellikle çoğulcu demokrasinin yapıtaşlarından biri olarak sayılabilecek ve halkın herhangi bir konuda kendini ifade etme amacı olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları engellenmeye çalışılmasına rastlanılan haklardandır. Elbette ki bu konuda ifade edilen ve en azından taraf ülkeler tarafından uyulması beklenen uluslararası sözleşmeler mevcuttur ancak sert bir yapıya dönüşmüş devletler tarafından bu anlaşmalar engelleyici bir etken olmaktan çıkmıştır.

I. Türkiye’de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, ülkemiz Anayasası tarafından da korunmaktadır. Anayasamıza göre, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir”. Bu madde, devamında ve özünde de belirtildiği üzere belirli istisnalara tabidir.


Anayasa haricinde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, 2911 sayılı “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu” ile düzenlenmiştir.


Bu kanun çerçevesinde devam edecek olursak toplantı, belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılan 2911 sayılı kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını, gösteri yürüyüşü ise, belirli konular üzerine halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından 2911 sayılı kanun çerçevesinde düzenlenen yürüyüşleri ifade eder.


Yine kanunumuza göre toplantı ve gösteri yürüyüşleri, en az 7 kişiyle minimum 48 saat öncesinden mahallin en büyük mülki amirine bildirilmelidir. Bu durumda herhangi bir izin alma durumu söz konusu değildir. Bahsedilen durum sadece bildirmekten ibaret olarak anlaşılmalıdır.



Vali ve kaymakamlar, sahip oldukları yetkiye göre, bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklama veya erteleme hakkına sahiptir. Bu tür kararları verebilme yetkisi, birçok hukukçu tarafından tartışılmaktadır ve bu yetkinin rahatlıkla suiistimal edilebileceği öngörülmektedir. Gerçekten de demokrasi adına oldukça önemli bir hak olan bu durumun, kanunla belirtilen çerçevede de olsa oldukça kolay suiistimal edilebilecek durumda olması tartışmaya açık bir durumdur.


Engelleme veya yasaklama hakları dışında, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini sınırlayan mekan yasakları da mevcuttur. Fakat iç açıcı sayılabilecek birkaç Anayasa Mahkemesi kararına göre bu gibi mekan yasakları engellenmiştir.


Başta da belirttiğimiz üzere önceden bildirme yükümlülüğü mevcut olsa da bu durum her gösteri yürüyüşü ve toplantı için uygun değildir. Bazı durumlarda kişilerin bu haklarına aniden başvurması, olaya anında tepki göstermeleri gerekebilir. Bu süreçte de, 48 saatlik başvurma durumuna bakılmaksızın, barışçıl bir toplantı hakkı tüm vatandaşlara aittir. Spontane gelişen toplantı ve gösteri yürüyüşleri oldukça olası olmakla birlikte Anayasa m.34 tarafından korunmaktadır.


Son olarak kanunlarla belirlenmiş kuralların çoğunlukla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyum sağladığı görülebilse de çoğu akademisyen tarafından bu kanunların uygulama alanındaki rolü tartışma konusudur.

II. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Göre Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre de bu haklar madde 11’de korunmaktadır. AİHM, insan hakları kapsamında olduğu için bu konuya oldukça ılımlı yaklaşmaktadır. AİHM’ne göre bu tür toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde müdahale ve ceza verme durumları, ancak toplantı barışçıl olmadığı müddetçe ve ortada tipik bir hareket ve bu hareketin hukuka aykırılığı duruma mevcut ise yaşanabilir.


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, barışçıl toplantı kavramı; toplantıdan önce toplantı düzenleyicilerin tutum ve açıklamalarına ve toplantı sırasındaki tutum ve davranışlarına göre belirlenmektedir. Bunun haricinde AİHM’ne göre bir toplantı veya gösteri yürüyüşünün gerçekleştirilebilmesinin tek şartı barışçıl olma niteliği taşımasıdır.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenleyen kişiler içerisinde azınlıkta kalan bir grup insanın sert hareket ve tutumlarının var olması halinde, bu sert tutum ve davranışların, hatta eğer ulaştıysa saldırı boyutu taşıyan eylemlerin failleri toplantıdan uzaklaştırılmalıdır. Bu kişilerin soruşturulması ve tespit edilmeleri kolluk kuvvetlerinin bir yükümlülüğüdür.


Yine aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları birbirine oldukça yakın iki hak olarak benimsenmiştir. Dolayısıyla da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüklerinin belirli ölçüde abartmayı, hatta tahrik etmeyi de kapsadığını belirtilmektedir.


Sonuç

Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, demokratik bir ülkede yaşayan bizler, hem Türkiye hem de Avrupa’daki işleyişe göre toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımızı barışçıl olduğu ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmadığı müddetçe dilediğimiz gibi kullanabiliriz.


Genel kapsamda yazıda gördüğümüz üzere, mevzuat açısından incelediğimizde, Türkiye ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartları arasında pek bir fark görmemekteyiz. Fakat uygulamadaki durumu incelediğimizde ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ülkemiz hakkındaki raporlarına baktığımızda oldukça büyük farklılıklara rastlamaktayız. Yazılı hukuk ile uygulamasında yaşanan bu farklılıklar ülkemizde birçok hukukçu tarafından, hatta geldiğimiz noktada vatandaşlarımız tarafından bile tartışılmaktadır.


Ülke gündemimizi incelediğimizde de gördüğümüz üzere, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımızı ve sınırlarını bilmek, hangi durumlarda haksız duruma düşeceğimizi birebir kaynağından öğrenmek, objektif bir eleştiri yapabilmemiz veya objektif bir destek sağlayabilmemiz adına boynumuzun borcudur.



Yazar: Salim Can ESER

 

KAYNAKÇA

  • Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Resmi Gazete 18185 (8 Ekim 1983), Kanun No.2911

  • TANYAR, Ziya Çağa. “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,2011

424 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page