top of page

TÜRKİYE, AFET YÖNETİMİ VE İDARENİN SORUMLULUĞU

Türkiye, coğrafi konumu, topografik yapısı ve sahip olduğu meteorolojik özelliklerden dolayı başta depremler olmak üzere sel, heyelan, çığ, kuraklık, orman yangınları gibi afetlere sıkça maruz kalmaktadır.

Muğla 2021

Bilindiği üzere Afet, Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, beklenmedik şekilde ortaya çıkan doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olaylardır. Afetlerde yoğun zarar ve yıkım meydana gelir. Mağdurunun insan olması ve can kayıplarının yaşanması afetin sosyal bir olay olarak adlandırılmasının sebebidir.


AFET YÖNETİMİ NEDİR?

İzmir 2020

Afet yönetimi, yaşadığımız çevrede meydana gelen doğal olaylardan haberdar olmamız, bunlara sebep olan durumları ve bu olayların tekrar yaşanması durumunda oluşacak olumsuz etkileri ortadan kaldırmaya veya aza indirmeye olanak tanıyan çalışmaların tümüne verilen isimdir. Afet yönetimi, sürekli canlı tutulması gereken ve birçok alanı ilgilendiren çok sayıda kurumu içeren bir yapıdır.

Günümüzde çoğunlukla modern afet yönetimi adını verdiğimiz sistem işlemektedir. Afet yönetimi iki kısma ayrılarak efektif bir yol izlenir. Bu sistemde kayıp ve zararların azaltılması için afet öncesi korumaya yönelik çalışmalara (hazırlık, tahmin, erken uyarı) ‘Risk Yönetimi’, afet gerçekleştikten sonra; müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma gibi çalışmalara ise “Kriz Yönetimi” denir. Bu çalışmalarda toplumdaki en sade bireyden en yetkili kişiye kadar herkesin sorumluluk alması ve asgari düzeyde bilgili olması hayati önem taşımaktadır.


Ülkelerin afet yönetimi sosyolojik geçmişlerinde yaşadıkları olaylara göre şekil alır. Bu durum devletlerin, bölgelerinde sıklıkla görülen belirli doğal afetlere karşı daha fazla önlem almalarına neden olmuştur. Bu önlemler ulusal olarak her ülkeye göre farklılık gösterirken uluslararası alemde her ülkenin uyması gereken mevzuatlar, afet öncesinde, afet anında ve afet sonrasında rehberlik eden kurum ve kuruluşlar mevcuttur.


Afetlere müdahale öncelikli olarak ulusal hükümetlerin görevidir. Ulusal hükümetler, bu sorumluluk gereği afetlerle ilgili yasal, kurumsal düzenlemelere sahiptir. Ancak ülkelerin müdahale kapasitesini aşan büyük afetlerin meydana gelmesi hâlinde ulusal hükümetlerin çağrısı üzerine farklı ülkelerin, uluslararası örgütlerin yardım ekipleri de müdahalede görev alabilmektedir.


TÜRKİYE’DE AFET YÖNETİMİ

Ülkemizde afet yönetimi kapsamında birçok kanun, KHK/CBK, yönetmelik yürüklüğe girmiştir. Bunlardan bazıları kaldırılmış, bazıları dönüştürülmüş, bazıları ise hala yürürlükte bulunmaktadır. Bu kanunlar doğrultusunda kurulan yerel ve mahalli örgütlenmeler, kurum ve kuruluşlar afet yönetiminin etkili bir şekilde işlemesi için çok önemli rol oynamaktadır.


Türkiye’de şu an hala yürürlükte olan afet yönetimi sistemi 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” ile belirlenmiştir.


Bu kanunun en önemli özelliği, afet zararlarını azaltmayı amaçlayan daha önceki tüm kanunları tek bir çatı altında toplamasıdır. Merkeziyetçi bir anlayışa dayandırılarak düzenlenmiş olan bu kanuna göre gerek merkezde ve gerekse il ve ilçelerde nasıl örgütlenileceği ve afet müdahale sistemi içerisinde yer alan kuruluşların görev, yetki ve sorumlulukları ile planlama ve hazırlık esasları belirlenmiştir. Bugüne kadar çok sayıda kurumsal yapı oluşturulmuş veya dönüştürme çalışmaları yapılmıştır.


Günümüzde etkin bir biçimde görev alan kuruluşlar ise;


  • Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)

5902 sayılı Kanunla afet ve acil durumlar ve sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere sorumlu kurul olarak kurulmuştur. Temel görevi, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda politikaların üretilmesi ve uygulanmasını sağlamaktır.




5902 sayılı kanuna göre kurulan kuruluşlar:


  • Afet İşleri Genel Müdürlüğü

  • Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu,

  • Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu

  • Deprem Danışma Kurulu

  • Afet Risklerinin Azaltılması Platformu; risk azaltma çalışmalarında sürekliliği sağlamak, toplumun afetlere duyarlılığını artırmak, yerel yönetimler, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, özel sektör temsilcileri, STK’lar ve medya ile birlikte afet risk azaltma politikaları üretmek, izlemek, değerlendirmek amacıyla kurulmuştur.


Bunların dışında kurulan sivil dayanışma örgütleri ve bölgesel arama kurtarma dernekleri de mevcuttur:


  • Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP),

  • Arama Kurtarma Derneği (AKUT)

  • Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)

  • Kızılay


Olası bir afette izlenecek yol kısaca şu şekildedir:

Küçük afetler sonrasında ilk müdahale kaymakamların başkanlığındaki İlçe Kurtarma ve Yardım Komiteleri tarafından yapılmakta, ilçenin müdahale kapasitesini aşan durumlarda ise valilerin yönetiminde olan İl Kurtarma ve Yardım Komiteleri, ili aşan olaylarda ise Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu devreye girmektedir.


İDARENİN SORUMLULUĞU


İdare, bir devletin işleyişi için olmazsa olmaz unsurlardandır. Kamu yararını ve toplum iyiliği için gereken hizmetleri sunmayı amaçlar. Afetlerin hukuki niteliği, afet ile idarenin sorumluluğu arasındaki ilişkiyi açıklar.


İdarenin, idari eylem ve işlemlerden doğan zararlardan sorumluluğunun anayasal dayanağı Anayasa m. 125’te yer alan; “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür” düzenlemesidir.


İdarenin bireylere vermiş olduğu zararlardan sorumlu olması ve bu zararları tazmin yükümlülüğü sosyal bir hukuk devleti olmanın gereğidir. Ancak zaman içerisinde sosyal devlet anlayışı ekonomik, bilimsel ve kültürel gelişmelere bağlı olarak genişlemiştir. Bu durumda bireylerin zararlarının tanzimi için her zaman idarenin kusurunun aranması adil sonuçlar doğurmamaktadır. İdarenin kusurunun olmadığı durumlarda kusursuz sorumluluk halinin varlığının kabul edilmesi gerekir.


Savaş, sosyal olaylara ilişkin kitle hareketleri, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, terör eylemleri ya da doğal afetler gibi olaylarda gündeme gelen sosyal risk ilkesi, idarenin sorumluluğu içinde değerlendirilen bir ilkedir. İlliyet bağının bulunmaması nedeniyle klasik sorumluluk türlerinden ayrılır. Doğal afet olayları, son zamanlarda sosyal risk ilkesinin çatısı altında tartışılan bir konudur.


İdarenin sorumluluğunun varlığı/yokluğu konusu içinde değerlendirilen durumlardan biri de mücbir sebeptir. Mücbir sebep, idarenin kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıran durumlardan biridir. Kısaca, idarenin yürüttüğü faaliyetler dışında meydana gelen, önceden öngörülmez ve önlenemez olayları ifade etmektedir. Bir afetin mücbir sebep olarak kabul edilebilmesi için bu unsurların üçünü bir arada sağlaması gerekmektedir.


Uzun süreler boyunca deprem, fırtına, sel, heyelan, yıldırım gibi doğal afet olayları mücbir sebep olarak kabul edilmiş ve idare doğrudan sorumsuz kılınmıştır. Ancak, bu yüzyılda yaşanan afetlerden doğan zararların tahmininin ve önceden tedbirin mümkün olması ile idarenin sahip olduğu teknik ve mali imkanlar karşısında mücbir sebep olarak nitelendirilebilecek afetlerin sayısı azalırken idarenin sorumluluk alanı artmaya başlamıştır.


Ülkemizde yakın zamanda yaşanan deprem ve yangın gibi doğal afetlerden doğan büyük can ve mal kayıpları idarenin sorumluluğu ve mücbir sebep konusunda tartışmalara neden olmuştur.


Doğal afetler sonrasında zararların karşılanması ve iyileştirme çalışmalarına yönelik olarak Türk Hukukunda bazı düzenlemeler yapılmıştır. Yardım ve destek niteliğindeki hususları belirten bu düzenlemeler, idarenin sorumluluğu kapsamında kurallar getirmemiş ve yaşanan olaylara bağlı kalmıştır.


Danıştay kararlarına bakıldığında, idarenin herhangi bir şekilde ihmali ya da kusurunun bulunmadığı mücbir sebeplerde, idarenin sorumluluğuna gidilmemiştir. Ancak, idarenin eylemi sonucunda mücbir sebepten doğan zararın arttığı tespit edilirse hizmet kusuru esasına göre idarenin tazminle sorumlu tutulmasında hukuki bir engel yoktur.

Sosyal devlet ilkesi gereği Türkiye’de oluşan doğal afet hasarları devlet tarafından tazmin edilmeye çalışılmıştır. Doğal afetlerden zarar gören çiftçilere yardım için 2090 sayılı kanun ve yöresel olarak zarara neden olan afetlerin zararlarını karşılamak için yapılacak yardımları içeren özel kanunlar çıkarılmıştır.17 Ağustos 1999 depreminden sonra çıkartılan 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile devlet ilk defa doğal afet zararlarının teminini zorunlu sigortaya bağlamıştır.


Son olarak AİHS, m. 2 ile ilişkili olarak idarenin afet öncesine ve sonrasına yönelik alması gereken önlemleri devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında değerlendirmektedir. İdarenin tepkisiz doktrinde olumsuz eylem olarak nitelendirilmekte ve bu sebeple doğacak zararlarda idarenin hizmet kusurunun olduğu kabul edilmektedir.


 

DEĞERLENDİRME:


Türkiye’nin afet bölgesi olduğunun bilinmesine ve geçmişteki acı tecrübelerimize rağmen afet yönetimi konusunda henüz yeterli seviye ulaşmış sayılmayız. Dünya genelinde başarılı bir şekilde afet yönetimi uygulayan ülkeler incelendiğinde hepsinin ortak noktasında afet gerçekleşmeden önce gereken önlemlerin alınmış, hazırlıkların yapılmış olduğunu görüyoruz.Türkiye’de bu durum afet sonrası iyileştirme üzerine kurulu olduğu için yaşadığımız çoğu afette fazlaca can kayıpları veriyoruz. Kanaatimce, afetlerin sonuçlarının kaderimiz olmaması için afet yönetimimizi ‘kadercilikten’ kurtarıp gerçekleşmesi her zaman mümkün olan afetler için gereken önlemlerin alınması ve toplumun en sade kişisinden en yetkili kişisine kadar herkesin afetlere karşı bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu sayede afetlerin sonuçlarını olabildiğince aza indirgemiş oluruz.




 

KAYNAKÇA


  • ATAY,E.2019,’İdare Hukuku’, Turhan Kitapevi

  • GÖZLER, K.2020’İdare Hukuku Dersleri’, Ekin Yayınevi

  • AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

  • Resmi Gazete, 08.05.1988, Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik. Resmi Gazete No.19808.

  • 22.09.1968 tarih ve 13007 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış olan Afetlerin Genel Hayata Etkililiğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmelik

  • Özmen, B. Özden, T.2013 Türkiye'nin ‘Afet Yönetim Sistemine İlişkin Eleştirel Bir Değerlendirme’ İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi

  • İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi. Doğal Afet Nedir ve Afetlerin Özellikleri 24.11.2016.

  • VELİOĞLU, N. 2020, ‘Acil Durum Ve Afet Yönetimi Uzaktan Eğitim Önlisans Programı’ İstanbul Üniversitesi

  • Avukat Asım Burak GÜNEŞ, ‘Doğal Afetlerden Kaynaklanan Zararlarda Sosyal Risk İlkesi Kapsamında İdarenin Sorumluluğu’

433 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page