top of page

Boşanırken Kullanılan Her Delil Hukuka Uygun Mu?

Türk hukuk uygulamalarında, kişilerin temel haklarının ihlal edilmesi sıklıkla gündeme gelen bir sorundur. Özellikle boşanma davalarında sıkça rastlanılan, Anayasa’ya tamamen aykırı bu ihlalleri iki başlıkta ele alırsak; ilk olarak medeni yargılama sürecinde temel haklara ve kişilik haklarına müdahaleler yer alır ve kişiler iddialarını ispat edebilmek için kişilik haklarını ve diğer temel hakları ihlal ederek ispat etme yoluna gidebilirler. Örneğin; eve, arabaya konan dinleme cihazları, gizli kameralar, telefonlara indirilen casus programları, kişilerin gizlice takip edilmesi gibi durumlar bu kapsama girmektedir. İkinci olarak ise kişilerin temel haklarına ve kişilik haklarına yapılan hukuka aykırı müdahalelerden bahsedilebilir. Bu müdahalelerle elde edilen deliller, son zamanlarda sıkça gündemde olan önemli sorunlardan biridir.


Peki yargısal süreçte kişilik hakları ve diğer temel haklar nasıl korunacaktır? Hukuka aykırı delil sorunu boşanma davaları yönünden nasıl ele alınmaktadır?

 

Hukuka Aykırı Yollardan Elde Edilen Delillerin Yargılamada Kullanılması


Hukuka aykırı yoldan delil konusu, sadece Türk Hukuku’nda değil tüm Kıta Avrupa’sına dahil olan hukuk sistemlerinde tartışılan bir konudur. Öncelikle ceza davalarında karşılaşılan bu sorun, zaman içinde medeni yargıya ilişkin davalarda, özellikle de boşanma davalarında gündeme gelmiştir.


Delil konusunun temelini oluşturan ispat hakkı, Anayasa’nın 36. Maddesinde yer alan hak arama özgürlüğüne dayanan bir haktır. Hukuk muhakemeleri Kanunu’nun 189/3. Maddesinde yer alan: “Hukuka aykırı yollarla elde edilen bulguların delil olarak kullanılması yasağı”, ispat hakkının sınırını oluşturur.


HMK m. 189/2’de yer alan“Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir. Bu durumda, taraflarca elde edilen delillerin elde ediliş biçimi, mahkeme tarafından re’sen göz önüne alınır ve taraflardan birinin itirazı olmasa dahi söz konusu delil değerlendirmeye alınmaz.



Boşanma davaları, Türk hukuk uygulamalarında ispat hakkı ile özel hayatın korunması hakkının çatıştığı en temel dava türlerindendir. Bu davalarda kural olarak, özel hayatın korunması üstün tutulsa da zaman zaman Yargıtay’ın içtihatlarında zıt yönde kararlara da rastlanmaktadır. Bunun temel nedeni: Özel hayatın korunması hakkına üstünlük tanınınca ispat hakkının ikinci plana atılması ve dolayısıyla söz konusu durumun adaleti sağlama açısından makul bir çözüm olarak görülmemesidir.


Yargılama sürecinde sıklıkla rastlanan ihlallerin başında, kişilerin özel hayatı, konut dokunulmazlığı, haberleşme özgürlüğü, kişisel verilerinin ihlali gelmektedir. Bu delillerin kullanılmasını yasaklayan; Anayasanın 36. Maddesi, CMK m.217/2, ve HMK m. 189/3 başlıca olmak üzere birçok dayanak vardır. Ancak yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda, boşanma davalarında hukuka aykırı delil kullanımının bazı durumlarda gerekli olduğunu ifade eden komisyon raporlarına rastlanmıştır. (Bknz: “Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”)


Anayasa tarafından korunan temel hakların ihlali halinde cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Bazı Yargıtay kararlarının yapılan ihlalleri boşanma davası için gerekli görmesi, hukuk devleti ilkelerinden olan hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189. maddesinde yer alan, “Bir olayın ispatı için gösterilen delilin uygun olup olmadığına mahkemece karar verilir.” hükmü, öncelikle Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hükümlerini ihlal etmemelidir.


Delillerin uygunluğu ile ilgili yerel mahkemelerin verdiği kararların yanında yargı içtihatları da değerlendirildiğinde, istikrarlı bir uygulamadan söz edilmesi güçtür. Hukuka aykırı bulguların delil olarak kullanılamaması basit bir yargılama kuralı gibi gözükse de kişilerin toplumda güven içinde yaşamaları, hukuki güvenliğin sağlanması ve toplumsal barışın korunması için göz ardı edilmemesi gereken en temel kurallardandır.


Boşanma Sistemi ve Kusura Dayalı Boşanma Anlayışı



Türk Hukuku, özel hayatın korunması kapsamında kişilerin evliliklerini sonlandırmak istemelerini temel bir hak olarak kabul etmiştir. Boşanmak isteyen tarafın Türk Medeni Kanunu’nun 161-166. maddelerinde sayılan durumlardan birinin varlığını ispat etmesi zorunludur. İspat hakkı boşanma hakkının sağlanmasına hizmet etse de kullanımının bağlı olduğu ölçütler ve evrensel ilkeler, kurallar vardır.


Türk Hukuk Sistemi’nde boşanma sebepleri şu şekilde sıralanır:

  1. Özel Sebepler

  • Zina

  • Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

  • Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme

  • Terk

  • Akıl hastalığı

  1. Genel Sebepler

  • Evlilik birliğinin temelden sarsılması

  • Eşlerin anlaşması


Türk hukukunda boşanma sebepleri kusura dayalıdır bu da tarafları, davada kullanmak üzere delil bulma arayışı içine sokmaktadır. Boşanmak isteyen taraf, dava açmadan önce veya dava sırasında; casusluk programları, evlere kurulan gizli kameralar, özel dedektif şirketlerine başvuru sonucu kişileri takip ettirmek gibi çeşitli yollara başvurabilir.

Sıkça rastlanılan bir diğer durum da boşanan taraflar dışında şüphelenilen 3. kişilerin de kişilik haklarına ve diğer temel haklarına aykırı bir şekilde delil arayışına girmesidir.


Bu yollar karşı tarafın kusurlu olduğunu ispata ilişkin “mecburen” başvurulan yollar gibi gözükse de kişisel verilerin korunması hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı, haberleşme özgürlüğü gibi temel haklara, uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya,Türk Medeni Kanun’unun 23. maddesine ve diğer kanuni düzenlemelere tamamen aykırılık oluşturmaktadır.


Bu tip uygulama sorunlarının asıl sebebi, boşanma sebeplerinin ve boşanmanın mali sonuçlarından olan tazminatın ödenmesinde kusurun şart kabul edilmesidir. Bu anlayışı benimseyen çoğu ülkede de benzer sorunlar yaşanmakta, sistem adeta bu yöntemleri uygulamaya mecbur bırakmaktadır. Boşanma sebepleri gibi boşanma sonuçlarının da kusura dayalı olarak belirlenmesi haksız sonuçlara götürebileceği gibi özellikle ekonomik açıdan güçsüz eşlerin bundan zarar göreceği, ekonomik açıdan güçlü eşlerin ise kendi kusurlarının sonuçlarını bu sayede örtebileceği ve eşini evli kalmaya mecbur bırakacağı sıkça rastlanılan bir durumdur.



Boşanma davaları son derece hassas dava türlerinden olmakla beraber ülkemizde hakim olan kusur anlayışı sebebiyle birbirini severek yola çıkan insanlar dava öncesinde ve dava esnasında duygularını fazlaca abartarak, gerçek uyuşmazlıkları arka plana atıyor ve adeta düşman gibi birbirinin kusurunu ispatlamaya çalışıyor bu durumun hem toplumun en küçük sosyal birimi olan aile birliğini hem de bu evlilik sonucu dünyaya gelen çocukların geleceğini son derece tehlikeye attığı gözlemlenmektedir.


DEĞERLENDİRME

Kanaatimce bütün bu gerekçelerden yola çıkarak, temel haklara dayalı hukuk devletlerinde kusura dayalı boşanma sisteminin tekrar gözden geçirilmesi hatta büyük bir ölçüde terk edilmesi son derece gerekli bir değişikliktir. Kişilerin temel haklarına ve kişilik haklarına saygılı, insan onuruna yakışır şekilde ispat hakkını kullanabildikleri bir sistemin düzenlenmesi ve boşanma davalarında, karşılaştırmalı hukuktaki gelişmelerin takip edilmesi gerekmektedir. Ancak boşanma davalarında aynı sistemi uygulanmakta ısrarcı olunursa, kişinin iddialarını başka yolla ispatlaması mümkün olmayan durumlarda, somut olayın şartlarına göre; zarar gören menfaatle, korunmaya değer menfaat arasında denge kurulmasını sağlayacak istikrarlı bir hukuki düzenlemenin yapılması bu sistemde en akılcı çözüm olacaktır.


Yazar: Selin SARIKAYA

 


KAYNAKÇA

  • AKINTÜRK,T.,ATEŞ,D.,2018,’Aile Hukuku’,Beta Yayınevi


  • GENÇCAN,Ö.,2020,’Aile Mahkemesi Davaları’,Yetkin Yayınevi


  • HELVACI,S.,ERLÜLE F.2020, ’Medeni Hukuk’, Legal Yayınevi




  • Ateş, M.; HMK Yargıtay İlke Kararları, 2. Bası, Cilt II, Yetkin Yayınları 2014.


  • Helvacı, S.; İsviçre ve Türk Hukukunda Boşanma Sebepleri, Prof. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaş Günü Armağanı, 2. Cilt, İstanbul 2002, s. 1151- 1169.


  • Kılıçoğlu, E.; Medeni Yargılamada Hukuka Aykırı Yoldan Elde Edilmiş Delillerin Kullanılması, İstanbul 2011.

329 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page