Yaşamın varlığından beri dünya ve insanlar değişiyor, insanlar arası ilişkiler dönüşüyor, ancak hiçbir değişim ve dönüşüm günümüzdeki kadar hızlı yaşanmıyor. Dünya’daki köklü kurumların çöküşüne, yeni yapıların oluşumuna şahit olan bizlerse artık hiçbir şeye şaşırmıyor ve gittikçe duyarsızlaşıyoruz. Bunun nedeni insanların artık maddi varlıklarının dışında dijital birer kimliklerinin de olması. Bu dijital kimliğe şüphesiz en çok bürünen sosyal grup Z kuşağı ve son dönemlerde siyasetçilerden sıkça duymaya alışık olduğumuz bir soru ‘’ Z kuşağı ne istiyor?, Z kuşağı çok farklı, Z kuşağı otoriteyi sevmiyor?’’. Ardından gelen seçim kaygısı, zamana ayak uydurma çabası ve siyasette beklenmeyen bir gençlik rüzgarı. Gençlik rüzgarı derken yeni bir ekonomik modelden, tarım reformundan, çevreci genç siyasetçilerden bahsetmiyorum tabi ki. Seçim şarkılarının rap şarkı olarak yazılmasından, Youtuberlar’la gündem tartışan siyasetçilerden, muhafazakar baba rolüne bürünmüş siyasi kimliklerden bahsediyorum. Bu cümleyi okurken sizlerin bile endişelendiğinin farkındayım, ancak bu cümlelerim hiçbir siyasi parti ve görüşü hedef almamakla birlikte günümüz popülist siyasetinin güncel sorunlarıdır.
Günümüzde, içinde bulunduğumuz yozlaşmış siyasi kültür ve ekonomik istikrarsızlık karamsar bir tablo çizse de, nüfusun çoğunluğunu oluşturan gençler ne yapılması gerektiğinin farkında. Ancak ne yazık ki bunları açıklayacak veya uygulayacak fırsatları yok ya da yaşam kaygısı içinde motivasyonlarını kaybediyorlar. Buna rağmen, Z kuşağı politikayı ve ülke gündemini çok yakından takip ediyor ve çoğu kendini apolitik olarak tanımlıyor. Siyasetçiler, hem gündeme bu kadar hakim hem de kendini politikadan uzak gören gençlere nasıl sesleneceğini şaşırmış durumda. Bu nedenle Z kuşağının politikacılardan beklentilerini derlemek istedim. Çok da ütopik olmayan bu istekler aynı zamanda günümüz Türkiye’sinin en büyük sorunlarıdır.
1)Fırsat Eşitsizliği
Son yıllarda, gençler eğitimin ücretli olması nedeniyle fırsat eşitsizliğini çok daha fazla yaşıyor. Dershaneler, temel liseler, butik okullar, özel dersler derken sadece devlet okullarında eğitim alan çocuklar birçok alanda kendini geliştirme fırsatı bulamıyor. Etüt merkezlerinde ve özel okullarında eğitim alan çocuklar ise TEOG, TYT, AYT gibi sınavlarda daha yüksek başarı gösteriyor.
2)Yeni Fikirlerin Desteklenmemesi veya İlham Eksikliği
Gençlerin en çok yakındığı konulardan biri yeni proje ve fikirlerin desteklenmemesi, gereksiz görülmesi veya fikirlerin henüz gelişim aşamasındayken çürütülmesi. TÜBİTAK gibi kurumların desteklemesi gereken buluş veya projeler gereksiz oldukları gerekçesiyle geri gönderiliyor. Girişimci olmak isteyen gençlere sermaye desteği sağlanmıyor, geleneksel projeler desteklenirken, yeni solukların önü kesiliyor.
3) Yozlaşmış Siyasi Kültür
Günümüz siyasi kültüründe herhangi bir ideoloji, parti veya kişilik fark etmeksizin, siyasilerin kötü yönetimi ve hata yapması normalleştirilmiş durumda. İstifa mekanizması işlemiyor, değişiklikler ve atamalar CBK’larla gece geç saatlerde yapılıyor. Toplum artık siyasetçilerin varlıklı ve lüks bir hayat sürmesi gerektiğini kabullenmiş durumda. Türkiye siyasetinin yeni ve kapsayıcı bir soluğa, genç bakışlara, farklı ideolojik gruplardan günümüzü analiz edebilen insanların fikirlerine ihtiyacı var.
4) Kurumlar ve Torpil
Son yıllarda gençler ne kadar kalifiye olurlarsa olsunlar, işsizlik kaygısı yaşıyor. Bir tarafta aylarca KPSS’ye çalışıp mülakatta elenenler, bir taraftaysa sınavsız sözleşmeli memur olan ve bir süre sonra kadroya alınan torpilli gençler . Bana sorarsanız haksızlığa uğrayan veya kaybeden bir taraf yok çünkü iki taraftaki gençler de mutsuz. Son yıllarda kamu kurumlarını saran torpil kültürü sadece gençleri kutuplaştırmakla kalmıyor aynı zamanda mesaiye bile gelmeden maaş alan elemanlar ,israf kalemlerine bir yenisini ekliyor.
5) Üniversite Sayısı ve Enflasyon Artışının Doğru Orantılı Olması
Bir ülkede kontrolsüz bir şekilde üniversite açmak, adeta Merkez Bankasının karşılıksız para basmasına benziyor. Tüm gençler üniversite mezunu, peki işverenler niçin halen kalifiye eleman bulamamaktan yakınıyor? Sanırım sorun işverenlerde değil, gençler iş beğenmiyor! Ne de olsa bu ülkede son 20 yıldır köylü olmak, tarım yapmak, küçük yerde yaşamak ayıp. Herkes mühendis olmalı. Bizim ülkede bu akım çok tuttu, herkes küçük yerden çıkmak istiyor, hatta o kadar çok abarttık ki artık çoğu genç Türkiye’den de çıkmak istiyor.
6) Büyük Projeler, Ekonomik Kayıplar ve İsraf
Son dönemde muhalefetin ‘’128 Milyar Dolar Nerede? ’’ sorusu, belediyelerin eski dönemlerden kalan borçları, yargılanmayan yöneticiler, kayıp bir eski bakan, işin aslını Youtube’dan öğrenmeye çalışan bizler ve dünya gücü olduğumuzu söyleyen bir hükumet… Pandeminin sert vurduğu Türkiye ekonomisi günümüzde bir de yolsuzluk iddialarıyla sınavını vermeye çalışıyor. Şehir hastaneleri, yeni havaalanı, plansız projeler derken Türkiye’nin yeni hedefi Kanal İstanbul Projesi gibi görünüyor. İşin aslı şu ki gençler milli kaynakların git gide erimesine kayıtsız kalamıyor, ekonomik reform şart. Türkiye, dünyanın en verimli coğrafyasına, büyük bir işgücüne ve vatansever girişimcilere sahip ve elbette ekonomisi toparlanacaktır. Asıl soru şu, gençler Türkiye ekonomisini bile sarsacak kadar büyüyen israfı ve yolsuzlukları affedecek mi?
7) İklim Değişikliği
İklim değişikliği insanlığın önündeki en büyük krizlerden biri, 2021 senesi özellikle ülkelerin bu konuya eğilmesi ve doğal kaynakların korunması amacıyla alınan önlemler bakımından öne çıkıyor. Ülkemiz bu konuda oldukça şanslı, oldukça verimli topraklara ve su kaynaklarına sahip. Uzun yıllardır, Anadolu coğrafyasında yaşayan insanlar da doğanın kıymetini çok iyi bilmişler ve doğayla uyum içinde yaşamışlar. Ancak son yirmi senedir sayıları oldukça artan inşaat şirketleri ülkemizdeki yeşili koruma kültürünün sonunu getirdi. Sonu düşünmeden bilinçsizce yapılan yollar, köprüler ve inşaatlar ekolojik dengeyi bozdu. Bu konudan en çok nasibini alan bölge, deniz doldurularak uzun bir sahil yolu yapılan Karadeniz bölgesi oldu.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa’dan plastik atık ithalatı yapmak yasaklandı. Ancak,öncesinde bu konuda gerekli önlemler alınmadı. Sanayiye danışılmadı ve çöp ithalatı politikası p anlı bir şekilde terkedilmedi. Bu nedenle sektör oldukça endişeli.
Bundan sonrası için Türkiye’nin ekonomik politikalarının hepsi doğayla uyumlu olmak zorunda, doğal kaynaklar git gide azalıyor. Dünya önlem alma peşindeyken, ülkemiz topraklarının AVM’lerle dolup taşması gençleri endişelendiriyor.
8) İfade Özgürlüğü
!
9) Kadın ve Erkek, Toplumsal Cinsiyet Meselesi
Türkiye’deki kadın sorunu, toplumsal yozlaşmanın bir dışavurumu aslında. İnsanlar mutsuz, çünkü Türkiye son yıllarda artık bir yasaklar ülkesi. Kadın ve erkeğin sağlıklı bir iletişim kurması tabu, alkol tüketimi zorlaştırılıyor, kadınların ne giymesi gerektiğine erkekler karar veriyor, şiddete uğrayan kadınların da şiddeti uygulayan erkeklerin de psikolojisi bozuk. Ülkede cinsiyeti, yönelimi, yaşı fark etmeksizin herkes toplumsal baskıyla mücadele ediyor. Toplumsal tabularını anlamlandıramayan insan, dini inançlarının ardına sığınıyor, böylece baskılanmış ve hüzünlü bir toplum yapısına ortaya çıkıyor. Z kuşağı ise bu konuda çok bilinçli, farklılıklara ve özgürlüklere saygı duyuyor. Fanatizmi ve gelenekselliği sevmiyor. Bu durumun kesin bir çözümü olmasa da; gençler, Türkiye’de eskisi gibi daha özgür bir politika izlenirse bu durumun iyileşeceğine inanıyor.
10)Kutuplaşma
Son olarak kutuplaşma konusunu ele almak istedim. Bu yazıyı yazarken konuştuğum insanların belki de hepsinin yakındığı konu Türkiye’nin giderek kutuplaşmasıydı. Yurdum insanının kendini bir tarafa ait hissetme arayışı ve ötekinden nefret etmeye başlama süreci… Türkiye bu süreçten daha önce geçmiş ve çok acılar yaşamış bir ülke olarak dersini alamamış görünüyor. Dünün sağcı ve solcu gençleri bugün muhafazakar-liberal olarak ayrışıyor. En azından Z kuşağı herkesin derdinin ortak, herkesin çabasının bir olduğunu biliyor. Bunu derken tüm toplumun aynı politik düşüncede olduğunu, aynı maneviyata sahip olduğunu veya aynı ekonomik gelire sahip olması gerektiğini kastetmiyoruz tabi ki, ama aynı bayrağın altında yaşayanlar güçlü bir Türkiye için farklılıklarla barışmak zorundalar.
İyileşme Süreci ve Toplumsal Huzur
Önümüzdeki süreçte, toplumsal huzuru sağlayabilmek için Türkiye’nin her alanda bir iyileşme sürecine girmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu yeni ekonomik reformlarla, iktidar değişiklikleriyle, özgürlüklerin sağlanmasıyla veya farklı bir takım politikalarla yapabilir miyiz bilmiyorum, ancak Türkiye’nin bu reformları yapabilmesi için politikada gençlere daha çok yer vermesi ve liyakati gözetmesi şart.
Bu yazıyı yazarken bana değerli düşünceleriyle yardımcı olan tüm Z kuşağı dostlarıma teşekkür ederim. 😊 Bu derlemeyi hazırlamamızın amacı, son zamanlarda politikacıların gençlere yönelik politikalar hazırlarken yolunu kaybetmiş görünmesiydi. Umarım Türkiye’nin son dönemdeki sorunlarına gençlerin dilinden, gençlerin bakış açısıyla ışık tutan bu yazı; ifade özgürlüğü kültürünün yeniden yeşermesine katkıda bulunur. Önümüzdeki seneler için farklılıklara saygı duyulan, özgür ve huzurlu bir Türkiye dilerim.
Comentários