TÜRK CEZA YARGISI BAKIMINDAN GÜLŞEN’İN YARGILAMA SÜRECİ
Türk Ceza Hukukunun amacı nedir? Kişileri Türk Ceza Kanunlarına uygun
olarak ıslah edip, devletin ve kanunların üstünlüğünü göstererek kişiyi topluma
kazandırmaya çalışmak mı? Yoksa yapılan eylemi toplumun yönlendirmesine
göre, eylemin öznesini belirleyerek toplumun içini rahatlatmak mı?
Ceza hukukunun amacı ve görevi; toplumsal ve sosyal barışı sağlamak, suç
işlenmesini önlemek, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzenini, kamu
güvenliğini ve Hukuk devletinin ilkelerini korumaktır. Verilen cezaların en
önemli amacı ıslah edici olmasıdır. Ceza kanunları bu amaçlara hizmet
etmelidir. Bireyler ancak bu şekilde tekrar topluma kazandırılır. Aksi takdirde
‘hukuk devleti’ kavramından bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Son günlerde gündemde yer alan ve sıkça tartışmalara sebep olan olayda,
Sanatçı Gülşen’in konseri sırasında ülkedeki bir kesim insana karşı sarf ettiği
cümleler sonucu tutuklanarak hapse gönderilmiştir. Bahsi geçen cümleler TCK
m.216 kapsamında, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçunu
oluşturmaktadır. Ancak tartışmalara sebep olan durum bu suça karşı uygulanan
yaptırımdır.
Türk ceza kanununda iki türlü yaptırım vardır. Bunlar: Ceza ve güvenlik
tedbirleridir.
Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar:
Hapis cezası
Adli para cezası olarak ikiye ayrılır.
Hapis cezaları da; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası ve
süreli hapis cezası olarak üçe ayrılmaktadır.
TCK m.46/3 bendi uyarınca, Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen
hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz. TCK m. 49/2 kapsamında
değerlendirildiğinde ise bu ceza kapsamındaki suç bir yıl veya daha az süreli
hapis cezası ise kısa süreli hapis cezası diye tanımlanmaktadır. TCK m. 50 hükmünde kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, yargılama süreci boyunca duyduğu pişmanlık boyutuna, sosyal ve ekonomik durumuna ve söz konusu suçun işlenmesindeki özelliklere göre suçun başka cezalara çevrilmesini içeren düzenlemeler bulunmaktadır. TCK m.50/1 a bendinde düzenlenen, seçenek yaptırımlardan adli para cezasına
çevirme yaptırımı uygulamada en sık kullanılan seçenektir.

Sanatçı Gülşen’in konseri sırasında sarf ettiği cümleler Türk ceza kanunun 216. maddesinde düzenlenen, ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunu’ oluşturmaktadır. Yine aynı maddenin 2. fıkrası gereğince uygulanacak yaptırım, ’Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ Şeklinde düzenlemiştir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında bu cezanın seçenek yaptırımlarından olan adli para
cezasına çevrilmesi, ceza kanununun amacına ve hukuk devleti ilkelerine uygun
olarak uygulanması ve ayrıca hukuka ve devlete olan güvenin bozulmaması için
gereklidir. Somut olayda Gülşen bahsi geçen olaya dair videonun sosyal
medyada yayımlanması sonucu tutuklanarak hapse gönderilmiştir. Ceza muhakemeleri kanunun 100. maddesinin 1. Fıkrası uyarınca, ‘Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.’
Tutuklama nedenleri sıralanmıştır özetlemek gerekirse;
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
Soykırım ve insanlığa karşı suçlar
Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti
Kasten öldürme
Kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kastenyaralama (İşkence Cinsel saldırı, Çocukların cinsel istismarı)
Hırsızlık ve yağma
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar
Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Gözaltına alma ve tutuklama adil bir yargılama için gerekli ve zorunlu olduğu
hallerde başvurulan tedbirlerdir. Tutuklamalar tıpkı her yaptırım gibi bir amaca
hizmet eder. Tutuklama kararının iki temel amacı vardır:
Delillerin korunmasını sağlamak: Şüpheli veya sanığın davranışları; tanık , mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma hususunda kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, delilleri korumak amacıyla tutuklama kararı verilebilir
Şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek: Şüpheli veya sanığın davranışlarında, kaçma hususunda somut olgulara dayanan kuvvetli suç şüphesi varsa, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Özellikle belirtmek gerekirse, kaçma şüphesi somut olgulara dayanmalıdır. Somut olgulara dayanmadan kişinin kaçacağı yönünde sübjektif değerlendirmeler tutuklama nedeni olarak kabul edilemez.
DEĞERLENDİRME;
Somut olay yukarıda bahsettiğim bilgiler ışığında değerlendirildiğinde yargılama sürecinde izlenen aşamalar, CMK m.100 hükümleri başta olmak üzere; Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına da aykırıdır. Kanaatimce, dosyaya bakan hakim veya mahkeme öncelikle kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığını tespit etmeli daha sonra sanığın veya şüphelinin suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını inceleyip ayrıca bir tutuklama nedenin olup olmadığına bakması gerekmektedir. Somut olayda tutuklama nedenleri olarak sayılan durumlar oluşmadığı için verilen tutuklama kararı ve sonrasında uygulanan hürriyeti bağlayıcı ceza hukuka aykırıdır.
Yazar: Şeyma DEMİR
KAYNAKÇA
https://www.ahmetekin.av.tr/
https://barandogan.av.tr/