Bu yazımızda herkesin bildiği Kadir Şeker davasını, hukuki ve toplumsal şekilde inceleyeceğiz. Birden fazla bakış açısının bulunduğu işbu metinde okuyucuya dilediği bakış açısına göz atabilme imkânı verilmiştir.
ÖN BİLGİLENDİRME
Söz konusu metinde herhangi bir taraf gözetilmeksizin, pozitif hukukun veri ve imkânlarından yararlanıp bir irdeleme yapılacaktır. Yazarın tek amacı, toplumun bakış açısına katkıda bulunmaktadır. KADINA ŞİDDETİN HER ZAMAN KARŞISINDAYIZ…
SOMUT OLAY ÖZETİ
Bahsi geçen olayın çeşitli incelemeler sonucunda örgüsü şu şekildedir:
5 Şubat 2020 gecesi Kadir şeker Konya’da bir kütüphaneden çıktığı sırada Özgür Duran’ın Ayşe Dıral’ı darp ettiğini görmüştür. 3. Kişi tarafına meşru müdafaa gerekçesiyle kavganın arasına girmiştir. Arbede sırasında Kadir Şeker’in boynunun sıkılmasından dolayı Kadir Şeker, elindeki bıçakla bu sırada kendisine meşru müdafaa gerekçesiyle; üzerinde bulunan bıçağı Özgür Duran’ın kalbine saplamıştır. Ve Özgür Duran’ın ölümüne yol açmıştır. Bunun üzerine dördüncü kez hâkim karşısına çıkan Kadir Şeker için önce müebbet hapis cezası istendi. Uygulanan indirimlerle ceza, 12 yıl 6 aya düştü.
HUKUKİ BAKIŞ AÇISI
Kasten öldürme, insanlıkla yaşıt bir suçtur. Bir kimse keyfi olarak yaşama hakkından mahrum bırakılırsa diğer tüm temel haklar anlamsız olacaktır. Bunun üzerine Türk Kanun Koyucusu kasten öldürme suçunun müeyyidesini, TCK'nın 81. maddesine göre kasten öldürmenin basit şeklinin cezası müebbet hapis şeklinde belirlemiştir. Tam da burada kastı tanımlamak gerekir. Kasıt, (TCK) 21. maddesinde “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” dir.
Somut olayda, üzerinde bıçak bulunduran Kadir Şeker’in, bıçağını Özgür Duran’ın kalbine saplaması ilk olarak kasten öldürme şeklinde değerlendirilmiştir. Fakat Konya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Şeker hakkında Cumhuriyet Savcısı da 16 Eylül günü görülen 3’üncü duruşmada verdiği mütalaasında iddianameye bağlı kalarak suçun ağır tahrik altında işlendiğini belirterek, 'kasten insan öldürme' cezasının en alt sınırdan, tahrik indiriminin de en üst sınırdan verilmesi talep etti. Türk hâkimleri son olarak indirimlerle beraber en alt sınırdan 12 yıl 6 ay ceza vermiştir.
Kanımca, Türk yargı sistemi bu davada kusursuza yakın bir yargılama süreci geçirmiştir. Türk toplumunda oluşan, Kadir Şeker’in ceza almaması yönündeki kamuoyu hukuken yanlıştır. Bu kamuoyu aynı suçu işleyen fakat ceza almayan şahısların varlığından kaynaklanmaktadır. Hukuken bu durumun da yanlış olduğunu belirtmek isterim. Hukukun herkese eşit mesafede olması gerekmektedir. (Anayasa md.10) Son olarak bir ölüm ve bundan sorumlu bir şahıs somut olay içerisindedir. Ve bu durumu TCK hükme bağlamıştır. Müeyyide ise bu durumun en normal sonuçlarından ileri gelmektedir.
SOSYAL YÖNDEN BAKIŞ AÇISI
Buradaki indirimlerin tesadüfi olmadığını ifade etmek ve bulundurduğu anlamın altını çizmek isterim. Şahsımca, mahkeme burada kadına şiddetin meşrulaştırılmasının, önüne geçmek için bu yönde bir karar vermiştir. Başka bir deyişle bir cinayetin müeyyidesiz bırakılması hukukun var olduğu devletlerde mümkün değildir. Ayrıca somut olayın kasten insan öldürme suçu ile aynı müeyyideyi almamasının sebebi toplumda oluşacak ‘’kadına şiddettin önlenmesi hukuki anlamda bir sorun teşkil edebilir’’ algısının önünü kesmek yönündedir. Her canlıya şiddettin çok katı müeyyidelere bağlanması taraftarı olan ben, somut olayın kendisine has özellikleri ile değerlendirilmesinin de savunucusuyum.
ŞAHSIMCA
Kamuoyunda oluşan bu fikir ve düşüncelerin sebebi ceza mekanizmasının kadına şiddet suçunu işleyen herkese aynı şekilde yönlenmemesidir. Yargı mekanizmasının, ilk olarak bunu çözmesi ve toplumdaki güvensizliği kırması gerekmektedir.
Eklemek gerekirse, kadına şiddetin her zaman karşısında olduğumuz gibi insanı öldürmenin de karşısında olmamız gerekir. Kötüye neden kötü demeyi bildiğimiz takdirde Türk toplumu çağdaşlığını koruyacaktır.
Yazar: Mert Ulaş DİNCER
KAYNAKCA
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1247
https://tr.sputniknews.com/turkiye/202010141043026208-kadir-seker-davasi-sonuclandi-12-yil-6-ay-hapis-cezasi-verildi/
Merhabalar, yazıyı okudum ve benzer fikirlerde olduğumuzu söyleyebilirim fakat anlamadığım nokta hukukun güvensizlik verdiği konularda (cinayetlerde indirim, katillerin tutuksuz yargılanması gibi medyaya yansıyan konular, doğruluğu konusunda yüzde yüz emin olmamakla birlikte,) bu kararlara mahkemelerin gidiş yolunu, ardındaki gerekçeleri bu yazıdaki gibi benzer bir dille anlattığın bir yazı olursa severek okuruz bir sürü insan da bilgilenir diye düşünüyorum. Teşekkürler.