25 Aralık 1995 tarihinde, “Figen Akat” isimli Türk gemisi, Bodrum sahilinin 3.8 deniz mili kadar açığında bulunan ve Yunanlıların “İmia” diye adlandırdığı kaya parçasına çarptı. Kayalıkların Türkçe ismi Kardak’tı. Figen Akat'ın kaptanı Türkiye'den yardım istedi. İşte kriz tam da burada patlak verdi. Yunanlılar kayalıkların kendi kara suları içerisinde bulunduğunu iddia ediyor ve ''Size ancak biz yardım ederiz.’' diyorlardı. Bu süreçte kayalıkların hangi ülkeye ait olduğu sorunu ortaya çıktı. Üzerinden 25 yıl geçse de toplumumuzun hafızalarından silinmeyen bu olayı Hukuk ve Genç Düşünce farkıyla gelin bir daha ele alalım.
Krizin Başlangıcı
İlk hamle Yunan halkı tarafından gelmişti. Bazı Yunan vatandaşları kendi imkanları ile kayalıklara ulaşarak Yunan Bayrağı’nı diktiler. Bizim tarafımızdan da tepki gecikmedi. Bazı gazetecilerimiz helikopter vasıtasıyla kayalıklara gidip Yunan Bayrağı'nı indirip Türk Bayrağı’nı kayalıklara diktiler. Atina’daki bürokratlar bu olaya o kadar içerlemiş olmalılardı ki, bu sefer hamleleri ilkinden daha sert olmuştu. Donanma güçleri ile kayalığın etrafı çevrilmiş, Türk Bayrağı indirilip Yunan Bayrağı tekrar kayalıklara dikilmişti. Yunanistan - fiilen - kayalıklar ve çevresinde hakimiyet kuracağını göstermişti.
-Hamle Sırası Ankara’da
Yunanistan’ın donanmasıyla beraber kayalıkları işgal etmesi Ankara’da hemen bir güvenlik toplantısı yapılmasına vesile oldu. TSK mensupları müdahaleye hazır olduklarını belirttiler. Bizim bürokratlarımızın da gönlünden geçen elbette ki buydu fakat tarih sayfalarını çevirdikçe her diplomatik krizde karşımıza engeller koyulduğu gibi Kardak meselesinde de müdahale için engeller vardı. Olayı yatıştırmaya çalıştığını iddia eden ABD ve NATO : “'İlk kurşunu kim sıkarsa karşısında bizi bulur.” diyordu. Kriz artık halk tabanına yayılmış, ülke içindeki bütün siyasi meseleler bir kenara bırakılmış, herkes kayalık meselesini ‘’Onur Savaşı’’ olarak nitelendirmişti. Ankara bir çözüm bulmalıydı, bu çözüm hem bizi savaşa sokmamalı hem de hakkımız olanı tüm dünyaya meşru bir şekilde göstermemizi sağlamalıydı.
Ankara Bir Karar Verdi
Ankara’daki komutanlar ve bürokratlar bir kararda anlaşmışlardı. Bölgede iki kayalık vardı, Yunanlıların kuşattıkları bölgenin karşısındaki kayalığa çıkarma yapılacaktı. Oldukça zor olan bu operasyon herkes tarafından onaylanmıştı. Ok yaydan çıkmış, operasyon için stratejiler belirleniyordu.
SAT Komandoları Hazır!
Komandolar önce uçakla Bodrum'daki askeri kampa geldiler. Plan birçok Yunan gemisini atlatarak sessizce kayalıklara ulaşıp bayrağı dikmekti. Olası bir aksilikte havadan müdahale edilmesi planlanmıştı. Hava Kuvvetleri neredeyse tüm filosunu İzmir’deki üsse taşıdı. F-16’lar havada Yunan uçakları ile adeta “it dalaşı"na girmişti. Helikopterler pervanelerini çalıştırmış herkes botlar ile kayalıklara ulaşacak komandolardan haber beklemekteydi. Komandoların hazırlıklarını tamamlamasıyla operasyon başladı. Bir sahil güvenlik gemisi komandoları kayalıklara giderken kamufle edecek, bu kamufleden sonra komandolar Yunan donanmasını aşarak adaya çıkacaklardı. Uykusuz kalınan geceler meyvelerini vermişti. Komandolar aynen planlandığı şekilde kayalıklara varmıştı. Türk bayrağı dikildi; günün ilk ışıkları ile birlikte Türkiye'de sevinç ve gurur, Yunanistan'da ise kızgınlık ve şaşkınlık hakimdi. Bir avuç Türk komandosu, onlarca Yunan gemisinin arasından sessizce süzülerek Yunan donanmalarının kuşattıkları adanın karşısına çıkmayı başarmışlardı. Bu dakikadan itibaren Yunanistan’ın yapacak bir şeyi kalmamıştı. ABD ve NATO’nun “İlk kurşunu kim sıkarsa karşısında bizi bulur.” sözü bu sefer Yunanlıların aleyhine işliyordu. Herhangi bir müdahaleleri savaş başlatacak ve ABD karşılarında olacaktı.
Asker Gitti, Bayrak İndi
Yunanlılar hiç beklemedikleri bir şekilde karşılık almışlardı. Olayın akabinde Yunanistan Genel Kurmay Başkanı istifa etmişti. ABD'nin ve Başkan Bill Clinton'ın olaya müdahalesi üzerine iki adadan da askerler çekildi ve kriz böylece sonlandırılmış oldu.
*Kardak Kayalıklarına İlişkin Hukuki Tartışma
Aslında her şey 18 Ekim 1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve İtalya Krallığı arasında imzalanan Uşi Antlaşması’na dayanıyordu. Bu antlaşma sonucunda Osmanlı sadece Trablusgarp’ı değil, 12 Adaları da İtalya’ya bırakmıştı. Bu antlaşmadan 20 yıl sonra ise bu sefer Türkiye ve İtalya arasında ikili bir antlaşma imzalanmıştı. Bu ikinci antlaşmaya göre: “12 Adalar yine İtalya’ya ait, lakin bu zincire dahil olmayan diğer adalar Türkiye toprağı kabul edilir” şeklinde bir antlaşma imzalanmıştı. Özellikle Karaada üzerindeki Türk hakimiyeti İtalya tarafından kabul edilmişti. Tüm bu Türk – İtalyan ilişkilerine Yunanistan’ın dahil olması 1947 Paris Barış Antlaşması'yla başlamıştı. Paris Barış Antlaşması ile İtalya, Ege’de bulunan (başta 12 Ada olmak üzere) tüm haklarını Yunanistan’a devretmişti. Yunanistan tam da bu suretle Kardak Kayalıkları’nın 12 Adalar zincirine dahil olduğunu, dolayısıyla da kayalıkların kendilerine ait olduğunu ileri sürmüştü. Türkiye ise Ege Denizi'nde statüleri tam olarak saptanmamış tüm ada, adacık ve kayalıkların statülerine ilişkin görüşmelere gidilmesi isteğinde bulunmuştu. 4 Ocak 1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilmiş fakat Kardak Kayalıkları’na ilişkin herhangi bir hüküm içermemiştir. Kardak Kayalıkları’na ilişkin gönderme 28 Aralık 1932 Protokolü'nde yer almaktadır. Bu protokol ise, gereken hukuki süreç tamamlanmadığından hukuki geçerliliğe sahip değildir. Diğer yandan; Yunanistan, 1947 Paris Barış Antlaşması'na ilişkin görüşmeler sırasında 12 Adaların Yunanistan'a devredilmesi tartışılırken anılan metinlerin kendisi açısından da geçerli olmasını sağlayacak göndermelerin antlaşmada yer almasını önermiş fakat bu öneri kabul edilmemiştir. Dolayısıyla, 1947 Paris Barış Antlaşması'nda Kardak Kayalıkları'nın statüsüne ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Kardak Kayalıkları’nın, 12 Adalar'ı Yunanistan'a devreden Paris Barış Antlaşması'nın 14/1. Maddesinde "bitişik adacık" olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Kardak Kayalıkları en yakın Yunan adasından 5.5 deniz mili uzaklıktadır. Bu bakımdan ne "bitişik" ne de "adacık" olarak kabul edilebilir. Oysa söz konusu kayalıklar Türk topraklarına 3.8 deniz mili uzaklıktadır ve Türkiye'ye aittir.
Peki “İki Tane Küçücük Kara Parçasını” Bu Kadar Değerli Yapan Şey Neydi?
Başlangıçta işe yaramaz gibi gözükseler de Ege Denizi’nde kara suları sınırları açısından çok büyük önemi olan kayalıklardı Kardak Kayalıkları. Yunanlıların topraklarına katılması halinde, Ege Denizi’nde varlığımız neredeyse kabul edilmeyecekti. 12 Ada problemi yeterince başımıza bela iken, Kardak asla taviz verilmemesi gereken bir husustu. Bugün Ege Denizi’nde balıkçı teknesi bile yüzdürebiliyorsak bunun sebebi Kardak’ta gösterilen başarıdır.
Yazar: Batınay KAPLAN
KAYNAKÇA
AK, Gökhan. (2012). “Megali İdea, Hissiyat, Önyargı ve Güvensizlik Fenomenleri Bağlamında Türk-Yunan İlişkileri’ne Bir Bakış”
AKSU, Fuat. (2001). Türk-Yunan İlişkileri: İlişkilerin Yönelimini Etkileyen Faktörler Üzerine Bir İnceleme. Ankara: SAEMK Yayınları.
32.Gün Arşivi. (31 Ocak 2020). Kardak Krizi | 1996 | [Video Dosyası]. Erişim adresi https://www.youtube.com/watch? v=_xi9B1nsCBQ
Batınay çok güzel yazmışsın basarılar diliyorim
cok güzel basarılar dilerim
Çok derin ve hafızalardan silinmeyecek bu konuyu bu kadar güzel açıklaman senin başarın. Kalemine sağlık.